Öğrencemiz Türkçe

Öğrence

Dilimizde “düşünce” var, “eğlence” var. Kimi bölgelerimizde de “öğrencelik” var.

“Düşünce”, düşünme   ürünü olan, “eğlence”, kişiyi   eğlendiren şeydir. ‘Öğrencelik” ise öğrenme, alışma amacıyla yapılan iş demek. Buna göre “öğrencemiz”in anlamı, “öğrenme konumuz, bize bir şey öğreten”dir. Bu yapıda çok güzel yeni türetmelerimiz de var: Güvence, sakınca, övünce, dokunca, söylence, dinlence, izlence gibi. Kısacası “Öğrencemiz  Türkçe” sözü,  “öğrenme  konumuz (ya da  dersimiz) Türkçe” anlamına gelmektedir.

Dizelge

Rahmetli Besim Atalay, Divanü Lügat-it-Türk çevirisinin 4. cildine -“indeks”i karşılamak üzere- “dizin” adını verdi. O -zamandan beri bilimsel yayınlarda “indeks” yerine “dizin” kullanılması yaygınlaştı. Ancak kimi yayınlarda indeks niteliğinde olmayan listelerin -söz gelimi yazım kılavuzunun sözcükler listesinin- de “dizin” başlığı altında verildiği görülmektedir. Biz bu tür listelere “dizin” denilmesini doğru bulmuyor, “dizelge” denilmesini öneriyoruz. Dilimizde bu yapıda sözcükler vardır: Çizelge, genelge ve kimi bölgelerde kullanılan çökelge, konalga gibi.

Sağlamak

Tanınmış bir yazarımız “sağlayacak”  sözcüğünü bakınız nasıl kullanmış:

Demokrasinin kesintiye uğraması, Türkiye’nin dışta iyice tecrit edilmesini ve dış politikada dengelerinin bozulmasını sağlayacak, içte de iyice patlamaya ve istikrarsızlaştırılmaya elverişli bir ortam yaratabilecektir.

‘Sağlamak” sözcüğü, istenen bir şeyi elde etmek için kullanılır. İstenmeyen bir şeyin gerçekleşmesi durumu için kullanılmaz.

“Bu evi satın almak için gereken krediyi sağladım.” denilir, ama “şu durum bana kredi verilmemesini sağladı” denilmez. Yukarıdaki Tümcede bulunan “sağlayacak” sözcüğü de istenen değil, istenmeyen bir durumun ortaya çıkması için kullanılmıştır. Bu nedenle “demokrasinin kesintiye uğraması, Türkiye’nin dışta iyice tecrit edilmesini… sağlayacak” denilmemeli, “… tecrit edilmesi sonucunu doğuracak” gibi bir anlatım bulunmalıydı.

İstisna tutulması

Geçenlerde TRT, birkaç kez bir hükümet bildirisi yayımladı. Belki Resmi Gazete’de de çıkmıştır. Bildiride yineleye yineleye “vergiden istisna tutulması” sözü geçiyordu. Bu örnek, Osmanlıcadan vazgeçemeyenlerin Osmanlıcayı da bilmediklerini gösteriyor. Osmanlıcada “bir kimseyi vergiden istisna tutmak”, yanlış bir kkullanımdır.  Doğrusu “bir kimseyi vergiden müstesna tutmak”tır. Nasıl ki  Türkçe sözcüklerle de “bir kimseyi Surumluluk tutmak” denilemez; “bir kimseyi sorumlu tutmak” denilmesi gerekir.

Müsabıklar

Yine geçenlerde televizyonda izledik: Önemli bir at yarışının sunucusu, “yarışçılar, yarışmacılar” demek varken “müsabıklar” sözcüğünü kullandı. Bilenleri, anlatanları çok azalmış olan böyle Arapça sözcükler kullanmak, bir bilgi gösterişi değilse kötü bir alışkanlığın tutsaklığıdır; ikisi de üzücüdür.

Yeddiemin

İcra-iflas konusu üzerine yazılmış bir yazıda birkaç kez “yeddi-emin” sözcüğü geçiyor.

“Bir banka alacağını tahsil edemeyince borçlusuna haciz koydurabilir. Hacizden sonra malları yeddiemine devretmesi de normaldir.”

“Bankanın şube müdürü (filan kişiyi) yeddiemin olarak atadığını icra memurluğuna bildiriyor.”

“Filan kişi yeddieminlikten azledildi” deniliyor.

İki Arapça sözcükten Farsça kuralıyla kurulmuş bu tamlamadaki “yed” (yani el) sözcüğünün iki “d” ile yazılması yanlıştır. Tamlamanın doğrusu “yed-i emin”dir. Daha doğrusu ise sayın Prof. Velidedeoğlu’nun önerdiği gibi “güvenilir kişi”dir.

Ömer Asım Aksoy
http://www.turkdilidergisi.com/002/OgrencemizTurkce.htm

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir