İtalya’nın Magenta kentinin adı erguvan rengine çalan kızıl renkteki boyanın da adı olmuştur. Bu boya 1859 yılında bulunmuştur. O yıl İtalya’nın Magenta kentinde Avrupa’da yankılar uyandıran bir vuruşma olmuştur. Bu vuruşmanın anısına o yıl bulunan boyaya magenta denmiş, zamanla bu ad o boyanın rengini de tanımlar olmuştur (23). Bu söz daha çok Anglosakson yazınında kullanılmaktadır. Dirgerlik(ıp) dilinde de yer almaktadır (8,22); çünkü, adı geçen boya çok kullanılan bir dokuyla mikrop boyası olup bununla boyanın doku kesitleri mikroskop altında yine o renkte gözükmektedir. Dirgerlik dışındaysa sözcük basımcılık kesiminde yaygın olarak macenta söylenişiyle kullanılmaktadır; çünkü bu renk çağdaş basımcılık uygulayımında sarı, gök, kara, akla birlikte beş ana renkten biridir. Çağdaş basımcılıkta kızıl ana bir renk sayılmamakta, macentayla sarının karıştırılmasıyla elde edilmektedir. Bununla birlikte bu söz genel sözlüklerimize girmemiştir. Boyanın ençok kullanıldığı dirgerlik dallarından biri olan patolojide bu rengin tanımında güçlük çekilmekte, uğraştaşlarımız mikroskop altında değişik ayrıltıları gözüken bu rengi, yaklaştığı bileşenlerine göre pembe, kırmızı, mor sıfatlarıyla tanımlamayı yeğlemektedirler. Bu renge özgül bir ad yakıştırmak isteyenler, gerçekte parlak pembe anlamına gelen çingene pembesi sözünü kullanmaktadırlar.
Biz sözlüğümüzde bu rengin karşılığını güvez olarak vermiştik (22). Bunda , dayanağımız çoğu sözlüklerde güvezle magentanın tanımlarının örtüşmesi olmuştu. Redhouse’un 1950 basısında İngilizce magenta “morumsu kırmızı boya veya renk” olarak tanımlanmıştır (15). Adı geçen sözlüğün 1972 basısında bu tanımın yanına Türkçe karşılık olarak galibarda sözü verilmiştir (17). TDK’nun Türkçe sözlüğünde Türkçe güvez sözü “mora çalan kırmızı” olarak tanımlanmıştır (2). Bu tanım adı geçen sözlükte galibardayla bordo sözlerinin karşılığında da verilmiştir. Bugün için bu sözlerden dilimizde en yaygın olarak bilineni bordodur. İngilizce’nin en büyük sözlüğü olan Webster’de gerek macenta sözü, gerekse bordonun Ingilizcesi olan claret sözü “erguvana çalan kızıl” anlamına gelen purplish red biçiminde tanımlanmışlardır (23). Bu bilgilerin ışığında adı geçen sözü bordonun eşanlamlısı olarak düşünüp karşılığını güvez olarak vermiştik; ancak, macenta sözüyle tanımlanan rengin bordoya oranla daha açık olması, bu kavramın güvezle eşanlamlı olmayıp onun açık bir ayrıltısı olduğunu düşündürmesi, konuyu daha derinlemesine ele almamızı gerektirdi. Bu arada kavrama kimi sözcüklerde tanımladığı renge daha uzak kalan sıfatların yakıştırıldığını gördük. Örneğin Hornby’nin İngilizceden İngilizceye sözlüğünde magenta “bright crimson” olarak tanımlanmakadır (11). Bu, parlak karmen anlamına gelmektedir ki, dilimizde tavşankanı olarak tanımlanan kızıl ayrıltısıdır.
Redhouse ile Okyanus Türkçe sözlükte tavşankanının Ingilizcesi bright carmine olarak verilmiştir (16, 21). Carmine ile crimson eşanlamlı olup Arapça kırmızî den bozmadır (23). Ülkemizde karmen adıyla bilinen bu renk kızılın koyu bir ayrıltısı olup mora veya erguvana çalması söz konusu değildir. Kızılın bu ayrıltısının Türkçe karşılığını sözlüğümüzde.aldak olarak önerdik (22). Macentanın eşanlamlısı olan galibardanın ingilizce karşılığı Redhouse’da bright scarlet olarak verilmiştir (16). Bu, parlak al anlamına gelmektedir. Al, parlak kızıl anlamına gelmektedir. Dolayısıyla zaten parlak bir ayrıltıyı tanımlayan al adının başına parlak sıfatının getirilmesi bize uygun gözükmemektedir. Ayrıca alın mora veya erguvana çalması söz konusu değildir. Okyanus Türkçe sözlükte galibarda sözü mora çalan kırmızı olarak tanımlanmakla birlikte İngilizcesi yine bright scarlet olarak verilmiştir (21). Dolayısıyla tanımla karşılık çelişmektedir. Bunun, Redhouse’un bilgisinin eleştiri süzgecinden geçirilmeksizin aktarılmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu veriler, kavramın gerek ülkemizde, gerek dünyada iyi bilinmediğini, bu konudaki bilgilerin bulanık olduğunu göstermektedir.
Konu üzerindeki görüşlerini aldığımız ünlü kapak ressamı Sn. Sait Maden macentanın az erguvana çalan al olduğunu, ala biraz erguvan eklemekle elde edildiğini belirtmişlerdir. Dolayısıyla Webster’in kırmızı erguvanî (purplish red) tanımı bu renk için olmakta, bordo için olmamaktadır. Konuya açıklık getirmek için mor ile erguvan rengi kavramlarına da açıklık getirmek gerekmektedir. Şemsettin Sami moru güvezle gök arası bir renk olarak tanımlamaktadır (19). Dolayısıyla kızılla mor arası bir rengin adı olan güvez sözü dilimizde başka renklerin tanımında bile kullanılan anaç bir kavramdır. Moru, daha açık bir deyişle, kızılla gök arası biçiminde tanımlayabiliriz. Erguvan rengi eflatuna çalan al, eflatun açık mordur (2). Dolayısıyla macentanın bileşiminde al, gök, ak bulunmakta, bunlardan al ağır basmaktadır. Başka bir deyişle al ağırlıklı, al-mor-pembe karışımıdır.
Bu renk doğada küpe çiçeği adını taşıyan çiçekte bulunmaktadır (2). Bu çiçeğin Latince adı fuchsiadır (8). Bu söz ayrıca bu çiçekleri taşıyan bitkinin de adıdır. Bitkinin cins adı Fuchsia (2). örnek tür adı Fuchsia speciosa Hort. ile Fuchsia hybrlda Voss.tur (4, 22). Birçok başka türleri de vardır (21). 16. yy’da Alman bitkibilimcisi Leonard Fuchs’ça bulunmuştur (8). Adını ondan almaktadır. Çiçeklerinin rengi al-erguvan-pembe arasında değişmektedir. İlginçtir ki son yıllarda macenta kozmetikle giyimcilikte bu çiçeğin adının Fransızca ile İngizlicedeki okunuşu olan füjye adıyla bilinmektedir. Fuchsia sözü batı dillerinde de macenta anlamında kullanılmaktadır (23). Özellikle çok tutulan bir dudak boyası rengidir. Bu söz de macenta gibi Türkçe sözlüklere daha girmemiştir. Bu veriler ışığında gerek renk, gerek boya anlamına gelen macentanın Türkçe karşılığını küpe çiçeğine özgü güvez anlamına gelmek üzere küpe güvezi biçiminde düzeltme gereğini duyuyoruz.
Yukarıda bu rengin Türkçe sözlüklerde geçen adının galibarda olduğunu belirtmiştik. Bu söz İtalyan devrimcisi General Garibaldi’nin adından bozmadır. Adı geçen paşayla gönüllüleri küpe güvezi gömlek giyerlermiş (21). Bu renge bu yüzden Garlbaldi kırmızısı (rouge garibaldien) da denmektedir (21). Bu söz Şemsettin Sami’nin Kamus-u Türkî’sinde geçmektedir (19). Dolayısıyla dilimize 20. yy’da girdiği anlaşılmaktadır. TDK’nın Türkçe Sözlük’ünün 1945 yılında yayımlanan ilk basısıyla Redhouse’un 1950 basısında galibarda sözü yalnızca boya adı olarak yer almaktadır (1, 15). Redhöuse’da fuchsin başlığı altında adı geçmekedir (15). Çağdaş sözlüklerdeyse renk adı olarak yer almaktadır. (2,16, 21). Bu veriler bu sözün dilimize önce bir boya adı olarak girdiğini, daha sonra renk adı ağırlıklı olarak kullanıldığını, şimdilerdeyse yerini kozmetikle giyimcilikte füjye, basımcılıkta, dirgerlikte macenta sözlerine bıraktığını, bu sürecin daha sözlüklere yansımadığını, bu yüden füjyeyle macenta sözleri daha sözlüklerimize girmemişken galibarda sözünün de sözlüklerde varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu boşluk Türkçe küpe güvezinin önünü açabilecek bir kapıdır. Garibaldi kırmızısı sözünden esinlenerek küpe güvezinin eşanlamlısı olarak paşa güvezi sözünü yine hem renk, hem de boya adı olarak öneriyoruz.
Yukarıda, macentanın Webster’de kırmızı erguvanî anlamına gelen purplish red biçiminde tanımlandığını belirtmiştik. Gerçekte bunun eksiksiz çevirisi erguvanî kırmızıdır; ancak bu söz erguvan kırmızısıyla birlikte erguvan renginin eşanlamlısı olarak kullanılmakta, yani erguvana özgü kızıl anlamına gelmektedir. Oysa yukarıda anlatılmak istenen erguvana çalan kızıldır. Dolayısıyla kırmızı erguvanî biçiminde aktarabiliyoruz. Erguvan rengi başta Romalılar olmak üzere birçok ulusların ilgi gösterdiği çekici bir renk olmuştur. Yukarıda da belirttiğimiz üzere eflatuna çalan aldır. Bu renge bütün dillerde kızıl, mor, güvezden ayrı bir kavram olarak yer verilmiş, ana renklerden birinin ayrıltısı olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kızıla sokulmuştur. Yunancası porphyra, Latincesi purpura, İngilizcesi purple, Almancası pürpürrot, Osmanlıcaları firfirî ile erguvanîdir. Doğada erguvan adlı bitkinin çiçekleriyle Latince adı purpura olan bir salyangoz çeşidi (çöten kurtlangıcı) bu renktedir. Divanü Lûgat-it Türk’te de yer alan eski Türkçe karşılıkları yipin, yipkil,yipkindir (5,7,12, 22). Birde Divanü Lûgat-it Türk’te bu anlamda geçen bir bayın sözü vardır ki (7,12), Clauson bunun yipinin yanlış yazılmış bir biçimi olduğu kanısındadır (5). Bu bilgiler ışığında renk adı olarak küpe güvezinin bir başka eşanlamlısının kızılyipin olmasını öneriyoruz. Adı geçen rengin kızıl bileşeni al olduğundan alyipin sözü de bu bağlamda bir başka seçenek olarak sunulabilir.
Bir boya adı olarak macenta daha çok fuchsin adıyla bilinmektedir. Adını yine küpe çiçeğinden almaktadır. Yukarıda belirttiğimiz üzere galibarda, Garibaldi kırmızısı sözleri bu anlamda da kullanılmaktadır. Küpe güvezi sözü bu anlamın da karşılığıdır. Paşa güvezi sözü yine bu anlamın da eşanlamlısıdır. Fuchsin sözünüyse dilimize küpe boyası olarak aktardık (23). Macentanın bu anlamlarının eşanlamlıları rosein, rubin, solferinodur. Bunları dilimize aktarmayı uygun bulmadık; çünkü pembe, kızıl gibi başka renkleri tanımlamaktadırlar.
Bu anlamdaki macentanın başlıca çeşitleri magenta l, II, III, 0’dır. Bunlardan ilki daha çok rozanilin olarak bilinmekte olup karşılıkları alçivitin (22) ile küpe güvezi l’dir. İkincisi küpe güvezi ll’dir. Üçüncüsü daha çok Isorubin olarak bilinmekte olup karşılıkları yeni küpe güvezi (new fuchsin), küpe eşgüvezi, küpe güvezi lll’tür. Sonuncusu daha çok pararozanilin olarak bilinmekte olup karşılıkları karşıalçivitin, küpe güvezi 0’dır.
Fuchsin sözünün türevleri fuchsinophil, fuchsinophilia, füksin cisimcikleri, füksin jelozu olup karşılıkları güvezcil (22), güvezcillik (22), güvezcik (22); küpe güvezi donduruktur.
Küpe güvezi teriminde geçen güvez sözünün köküyle anlamı, bu sözün tanımladığı kavramın kapsamına da bir açıklık getirmemiz gerekmektedir. Bu söz gök kökünün sonuna -ez eki getirilerek oluşturulmuştur (3, 9, 10). Raesaenen’e göre alakızıl, koyu, karaca anlamlarına gelmektedir (14). Besim Atalay’a gore gögez gök rengine çalan, mavimsi demektir (3). Hatiboğlu’na göre gök rengine çalan mavimsi, mora çalan kırmızı demektir (10). Eyuboğlu’na göre morla kızıl arası olandır (9). Ögel’e göre güvez, gövez morumsudur (13).
Tarama sözlüğünde güvezi biçiminde geçen sözcüğün yeşilimsi, morumsu anlamlarına geldiği belirtilmiş, kaynak olarak’ 15. yy’da yaşadığı anılan Ebülfazl Hubeyş-üt-Tiflisî’nin “Kanun-ül edeb fi zabt-ı kelimat-il-Arab” adlı Arapça-Farsça sözlüğünün 18. yy’da Müstakimzade Süleyman Sadüddin.Efendi eliyle yapılan Türkçe çevirisi gösterilmiştir (20).
Derleme sözlüğüne göre gövezi, göğezi, gövez, güvez, güvezi sözleri Artvin, Aydın, Balıkesir, Burdur, Denizli, Eskişehir; Kastamonu, Kırklareli, Konya, Kütahya, Muğla, Samsun, Yozgat illerimizde koyu kırmızı, vişne çürüğü renk anlamına gelmektedir. Güvez sözü Çanakkale, Çorum, Manisa; Sinop illerimizde yeşille mor arası bir renk anlamına da gelmektedir (6).
Şemsettin Sami’ye göre güvez “koyu ve az mora çalan kırmızı”dır (19). Steuer-wald’e göre mora çalan koyu kırmızıdır (18). Redhouse’a göre koyu kırmızı, mordur (16). TDK’nun Türkçe sözlüğünde mora çalan kırmızı olarak tanımlanmaktadır (2). Türkçe sözlüklerin hepsinde yer aldığını gördüğümüz bu Türkçe sözcük son yıllarda konuşma dilimizde yerini Fransızca bordo sözüne bırakmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu öz üzerinde de durmamız gerekmektedir.
Bordo sözü Fransa’nın Bordeaux limanının okunuşudur. Adıgeçen yere özgü şarapla bu şarabın rengini tanımlamaktadır. Bu renge ayrıca şarap tortusu rengi de denmektedir (2, 21). İngilizcesi claret ile claret red dir (16). Dar anlamda güvezin, bordo şarabının rengine uyan belirli bir ayrıntısını tanımlayan bu söz geniş anlamda mora çalan kızılın bütün ayrıntılarını kapsamaktadır. Osmanlıca şarabî dir (18,21). Gerek bu söz, gerekse bunun günümüzde kullanılan biçimi olan şarap rengi sözü bordonun her iki anlamının yanı sıra mora çalmayan şarap kızılını da tanımlamaktadır (2, 16, 18, 21).
Bir renk adı olarak bordonun bir eşanlamlısı bordo kırmızısıdır. Dirgerlik dilinde bu söz daha çok serazin adıyla bilinen bir boyanın adıdır (8). Serazin sözü kiraz anlamına gelen Latince cerasus sözünün türevidir. Rumcadan bozma kiraz sözünün karşılığını sözlüğümüzde kuş eriği olarak verdik (22). Bu, Latincesi olan Prunus avlumun çevirisidir (4). Serazine de kuş eriği boyası dedik (22). Bordo kırmızısının çevirisi olarak çakır güvezi sözünü bunun eşanlamlısı olarak öneriyoruz. Burada çakır sözü Arapça şarabın karşılığıdır (22). Çakır güvezi sözü ayrıca dar anlamdaki bordo renginin de karşılığı olabilir. Bordo şarabına da güvez çakır denebilir; çünkü, bu şarap dışında kalan kızıl şaraplar şarap kızılı veya fes rengi adıyla bilinen koyu kızıl renklerdir. Güvez renk bordo şarabına özgüdür.
Yukarıdaki bilgilerden Türkçe güvez sözünün eski kaynaklarda halk dilinde mora, göke veya yeşile çalan çeşitli renkleri tanımladığını, genel dilimizdeyse dar anlamda mora çalan koyu kızıl, geniş anlamda mora çalan kızıl anlamına geldiğini görüyoruz. Sözcüğün geniş anlamının izgesini çıkaracak olursak kızıl-mor-erguvan üçgeni içerisinde kalan ayrıltıları kapsadığını görürüz. Bu izge içerisinde yer alan belli başlı ayrıltılar açıktan koyuya doğru küpe güvezi, saray kırmızısı, mor karmen, çakır güvezi, vlşneçürüğüdür. Bunlardan küpe güvezi erguvana çalan al, saray kırmızısı mora çalan al, mor karmen mora çalan karmen, çakır güvezi mora çalan şarap kızılı, vişneçürüğü mora çalan vişne rengidir.
Şarap kırmızısı içine biraz mor katılarak parlaklığı giderilmiş al olup Osmanlı sarayında çok sevilen bir renkli (21). Soylu bir renk sayılmaktadır. Farsça saray sözcüğünden kurtulmak için bu ulusal rengimize türk güvezi denebilir.
Mor karmen Türkçe sözlüklerde adı geçmeyen bir güvez ayrıltısı olup İngilizcesi viole carminedir (23). Kan rengiyle şarap kızılı arası koyu kızıl olan karmenle menekşe rengi arasındaki renktir. Yukarıda karmenin Türkçesinin aldak olduğunu belirtmiştik. Buna Aldak güvezi denebilir.
Vişneçürüğü, kızılın en koyu ayrıltısı olan vişne rengiyle mor arasındaki renk olup güvezin en koyu ayrıltısıdır. Sözlüklerimizin çoğu bu rengi açıkça tanımlamaktan kaçınıp çürük vişne rengi olduğunu söylemekle yetinmektedirler (2, 21). Redhouse’da İngilizce erguvani ala anlamına gelen purplish brown olarak verilmiştir (16). Okyanus Türkçe sözlükte de İngilizcesi böyle verilmiştir (21). Steuerwald’de Almancası gökçekızıl (blaeulisch-rot), kızılca mor (rötlisch-violett) olarak verilmiştir. Bunların hiçbiri bu rengi doğru olarak tanımlayamamaktadır. Slavca vişne sözünden kurtulmak için bu renge çürük güvez denebilir. Güvezin en koyu ayrıltısı olduğunu vurgulamak için karagüvez de denebilir.
Doç. Dr. Süreyya Ülker
Marmara Ü. Tıp fakültesi Patoloji ABD
Kaynak: http://www.turkdilidergisi.com/